TÜRKAN SAYLAN
ETKİNLİKLERİ
1989 yılında, “Atatürk ilke ve devrimlerini
korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma
ulaşmak” amacı ile oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD)
kurucularındandır ve uzun bir süre Genel Başkanlığını yürütmüştür. Bunun yanı
sıra, 14 Nisan 2007 Ankara-Tandoğan ve 29 Nisan 2007 İstanbul-Çağlayan
Cumhuriyet Mitinglerinin organizasyonunda ve icrasında bulunmuştur. Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği’nin dışında farklı sivil toplum kuruluşlarında da
çeşitli görevlerde bulunmuş, örneğin 1990’da oluşan “Öğretim Üyeleri Derneği”ni
kurmuş ve ilk dönem II. Başkanlığını yapmıştır. Ayrıca 1995’te, mezun olduğu
lise için oluşturulan Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı (KANKEV)nın ve
yine 1995’te kurulan ‘Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı’ (TÜRKÇAĞ)’nın
kurucusu ve başkanıydı.
GÖREV
VE BAŞARILARI
9.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal
Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine seçilmiştir.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından
Üniversitelerarası Kurul kontenjanından 2 Şubat 2001’de YÖK üyeliğiyle
görevlendirilmiş 13 Aralık 2002’de üniversitelerdeki görevlerinden yaş
haddinden ötürü emekli olduğu için ayrılmıştır. Mart 2003’te ise Bakanlar
Kurulu kontenjanından YÖK üyeliğine getirilmiş ve bu görev Mart 2007’de
bitmiştir.
2003–2004
arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan
Hakları Kurulu Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliklerinde
bulunmuştur.
TÜRKAN
SAYLAN'A VERİLEN ÖDÜLLER
1996’da
İstanbul Üniversitesi kendisine “Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü vermiştir.
İngiltere
dermatologlarının derneği olan Dowling Kulübü (1978) ve “Kuzey Amerika Klinik
Dermatoloji Derneği” (1996) tarafından onur üyesi seçilmiştir. Bugüne kadar çok
sayıda ödüle layık görülmüştür.
“Atatürk
İlke ve Devrimleri Ödülü” İstanbul Üniversitesi (1996). “Ülkemizde Yılın Kadını
Ödülü” (1990).
“Melvin
Jones Ödülü” (1991).
“Atatürkçü
Düşünceye Hizmet Ödülü” İncirli Lions (1996).
“Kuvayi
Milliye Ödülü” Haliç Rotary (1997).
“Fahrettin
Kerim Gökay Ödülü” Türk Lions Vakfı (1997).
“Türkiye
Ziraatçiler Birliği Dayanışma Ödülü” (1998).
“75.
Yıl Ödülü” Türk Kadınlar Birliği Şişli Şb. (1998).
“Uğur
Mumcu – Muammer Aksoy Ödülü” ADD İstanbul Şubesi (1999).
“Rıfat
Ilgaz Kültür Merkezi Onur” Ödülü” (2000).
İtalya
“Foyer des Artistes Kurumu Ödülü” (2001).
Cüzzamlı
Hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle
“Hasta ve Hasta Yakını
Hakları Derneği 2001 Yılı Ödülü”.
“Atatürk
Ödülü” Amerika / Atatürk Topluluğu (2001).
“Sanat Kurumu Onur Ödülü” (2002).
“Atatürk
/ Çağdaşlık Ödülü” Dünya Atatürkçü Kuruluşları(10 Kasım 2003).
“Üstün
Hizmet Ödülü” Yıldız Teknik Üniversitesi (2004),
Eğitime
yaptığı katkılar nedeniyle
“Eğitim
Ödülü” TED Koleji.
“Kendinden
önce hizmet” ilkesine örnek davranışı nedeniyle “100. Yıl Mesleki Başarı Ödülü”
Rotary Kulübü. “İnsan Hakları Ödülü” İzmir Karşıyaka Belediyesi (2004).
“Türkiye’nin
En İyi Eğitimcisi” Ödülü – Tempo Dergisi (2004).
Kültür Üniversitesi’nin İstanbul genelindeki
üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda
“Yılın En Yürekli Kadını Ödülü” (2004).
“Puduhepa
Ödülü” – Adana Kütür Sanat Derneği (2005).
“Meslek
Hizmetleri Ödülü” Ankara Emek Rotary Kulübü (Ekim 2005).
“Toplumsal
Barış Ödülü” Barış Radyo. “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü.”
Sosyal Demokrasi Vakfı İnsan Hakları Demokrasi Barış ve Dayanışma Ödülü (2005).
“İyi
Kalpli Ol Ödülü” Türk Kalp Vakfı (2006).
“Yılın
Başarılı İş Kadınları Ödülü” Dünya Gazetesi (2006).
“ÇEK
Eğitim Ödülü” , Çağdaş Eğitim Kooperatifi (2006).
Vehbi
Koç Ödülü (2009).
Kabataşlılar
Derneği Ahmet Taner Kışlalı ” Aydın İnsan” Onur Ödülü (2009).
TÜRKAN SAYLAN
Türkan Saylan kimdir?, Tıp doktoru, Akademisyen, Yazar, Eğitimci, Aktivist (ÇYDD) Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği genel başkanı idi.
Türkan Saylan, 13 Aralık 1935 tarihinde İstanbul‘da doğmuştur. Babası Cumhuriyet döneminin ilk mütahhitlerinden Fasih Galip Bey’dir.
Annesi evlendikten sonra Leyla adını alan İsviçreli Lili Mina Raiman’dır.
4 kardeşi vardır. Kandilli İlkokulundan 1946 yılında mezun oldu. Ortaokul ve liseyi okuduğu Kandilli Kız Lisesi’nden 1953 yılında mezun oldu. 1963 yılında da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi.
1964 – 1968 yılları arasında SSK Nişantaşı Hastanesi’nden Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzm1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başladı. 1971 yılında İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere‘de ileri eğitim gördü. 1972 yılında doçent, 1977 yılında profesör oldu.
1982 – 1987 yılları arasında, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı yaptı. 1981 – 2001 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürütmüştür.
1990’da oluşturulan “İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev almış ve 1996’ya kadar Müdür Yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatölüğünü yaptı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinin Dermatoloji kliniğinin öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadarık 2002 tarihinde emekli olmuştur.
"Yirmi bir sene başhekimlik yaptım. Kimseyi kovmakla, sürmekle tehdit etmedim. Kavgacı değilim, benim kavgam başka türlü. İnsanların başarılı olması için onları rahat bıraktım, onların kendi başarısını yaratmasını bekledim. Hep böyle çalıştım ve hiçbir zaman sorun yaşamadım. Bağırma çağırma hiçbir zaman sistemi geliştirmez."
Engellere karşı tek başına savaşan kadın
Bir zamanlar insanların korkulu rüyası olan cüzzam (lepra) hastalığının tedavisinden, kız çocuklarının okutulmamasına ve insan haklarının kazanılmasına kadar yaptığı tüm çalışmalarda yılmadan ve herkese karşı koyarak, gerektiğinde tek başına mücadelesini sürdüren korkusuz bir kadın savaşçıydı Türkan Saylan.
Aynı zamanda bir sivil toplum gönüllüsü
Sağlığında başta Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Cüzzamla Savaş Dernekleri olmak üzere pek çok derneğin, vakfın kuruculuğunu ve başkanlığını yapmıştır.
Uluslararası Gandhi Ödülü
1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başlayarak Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurar. Yaptığı çalışmalar nedeniyle 1986’da kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verilir. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yapar.
Yenildiği tek savaş
1957 yılında ilk evliliğini yapan Türkan Saylan’ın bu evlilikten iki oğlu olur. Yıllarca hastalıklara, cahilliğe ve haksızlıklara karşı amansız bir savaş veren Türkan Saylan, yaşamının son on yedi yılında yakasına yapışan kanser hastalığıyla mücadele eder. 18 Mayıs 2009 tarihinde bu savaştan yenik çıkarak vefat eder.
Çağdaş Yaşamı Destekleme derneği
1989 yılında, “Atatürk İlke ve Devrimlerini korumak, geliştirmek; çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak” amacı ile oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) kurucularından olan Türkan Saylan uzun bir süre bu derneğin genel başkanlığını yürütmüştür.
Kitap olan ve dizisi çekilen Türkan Saylan
Ayşe Kulin, 2009 yılında Türkan Saylan’ın hayatını ve hayatı boyunca yaptıklarını, yazdığı “Tek ve Tek Başına: Türkan” isimli biyografik romanında anlatmıştır. Yazar Kulin, Saylan’ın iç dünyasını mektuplar aracılığıyla anlattığı romanı için Saylan’ın vasiyeti olduğunu söylemiştir. Kitabın konusundan esinlenilerek 2010 yılında “Türkan” adlı bir de televizyon dizisi yapılmıştır. Türkan Saylan yaşamının son günlerinde, hasta yatağındayken Ergenekon Soruşturması kapsamında sorgulanmak istendi, belgelerine el kondu, kimi zaman “misyoner” , kimi zaman “komünist” suçlamalarına maruz kaldı. Ama o yiğit bir savaşçıydı; sağlık ve çağdaş eğitim alanındaki hizmetlerine yılmadan devam etti.
SAYLAN'IN MİRASI :CÜZZAMLA SAVAŞ!
Türkan Saylan 1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başladı ve Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurdu. Dünyadan ve Türkiye’den cüzzamı silme konusunda büyük başarı sağladı. 1986 yılında kendisine Hindistan‘da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verilmiştir. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün Lepra konusunda danışmanlığını yaptı. Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve Başkan yardımcısı görevinde bulundu.
-CÜZZAM (LEPRA) HASTALIĞI NEDİR?-
Uluslararasi nsen’s hastalığı olarak da bilinen Cüzzam yani Lepra hastalığı, Mycobacterium leprae’nin neden olduğu kronik bir enfeksiyöz hastalıktır. Hastalık esas olarak cildi, periferik sinirleri, üst solunum yollarının ve gözlerin mukozal yüzeylerini etkiler. Cüzzamın erken bebeklikten itibaren çok yaşlılığa kadar her yaşta ortaya çıktığı bilinmektedir. Norveçli bilim adamı Gerhard Armauer Hansen tarafından keşfedilen hastalık, insanlık tarihinin en eski ve en ölümcül hastalıklarından biridir ve deri döküntüleri ile başlayıp sakatlıklara kadar uzanmaktadır. Cüzzamın kesin olarak nasıl yayıldığı bilinmemektedir. En azından yakın zamana kadar, en yaygın inanış, hastalığı taşıyan kişilerle sağlıklı kişiler arasındaki temasla bulaştığıdır. Son zamanlarda solunum yolu ile bulaşma olasılığı da önem kazanmaya başlamıştır.Ayrıca tamamen dışlanamasa da böceklerle bulaşma gibi olasılıklarda mevcuttur. Cüzzam, tedavi edilebilir bir hastalıktır ve erken tedavi çoğu engeli ortadan kaldırır.
"İmkansız diye bir şey yoktur. İmkansız, sadece daha önce denenmemiş olandır."
Türkan Saylan ömür boyu hep “köy denenmemiş olandır."Türkan Saylan ömür boyu hep “köy doktoru” olmayı düşlemiş. Önceleri kocaman bir konakta varlık içinde yaşarken, babalarının işleri bozuluyor ve konağın odalarını kiraya vererek zar zor geçinmeye başlıyorlar.Son derece baskıcı bir baba, katı denebilecek bir anne. Mahalle çocuklarıyla oynamalarına bile izin yok. Belki de o kopukluk itiyor onu yıllar sonra Anadolu’nun o taşlı çamurlu yollarına. O topraklarda köylülere çare oluyor, kendisi de ilham buluyor.
Tıp Fakültesi’ne gitmek için yola koyulduğunda tadıyor ilk defa bağımsızlığı. Eminönü’nden binip Beyazıt’a giderken, tramvayın o “çan çan” sesleri kulaklarında çınlıyor ya, ruhu kanatlanıp şarkı söylüyor içinde, “Ben özgürüm, ben özgürüm” diye...
Hemen koşup bir “tıp rozeti” alıyor, takıyor onu yakasına. “Hayatımda en değerli takım o oldu” diyor. Daha okul bitmeden evleniyor. Büyük oğlu doğunca ilk büyük hastalığını geçiriyor. Tüberküloz. İkinci oğlunda ikinci tüberküloz. Hem de bu defa kemiklere yayılmış. Tam 8 ay yüzüstü yatması gerekiyor. Onu bile şikayetle anlatmıyor, “Kayınvalidem çok iyi biriydi, pişirdi kotardı, besledi beni. O halde yatarken çocuklarımla da oynadım, ders kitaplarımı önüme açıp ders de çalıştım” diyor. Ama bitmemiş çilesi. İki kocaman yıl, demirden bir korse ile gezmesi gerekiyor! O demir korse üstündeyken Tıp Fakültesi’nin sınavlarını aslanlar gibi verip mezun oluyor. 1958 yılı, hayatının dönüm noktası. Sıradan insanların hayatında büyük travma yaratabilecek bir şeye tanık oluyor.
Bakırköy Akıl Hastanesi’ni görmeye gidiyorlar. O zamanın Bakırköy’ü kabus. Çırılçıplak dolaşıyor akıl hastaları, demir parmaklıkların arasındalar. Hastane demek ayıp aslında; bildiğiniz tımarhane.Hastane rehberi diyor ki “Gelin sizi cüzzamlıların pavyonuna götüreyim.” Sonra da uyarıyor, “Aman sakın dokunmayın” diye.
Şimdi düşünün, gencecik bir kadın ve hamile. Hayat tecrübesi sıfır. Bir tepeden bakıyorlar aşağı. Çukur bir alanda üç barakadan paramparça giysiler içinde cüzzamlılar çıkıyor. Bir görevli gelip yemeklerini bir bakraca boşaltıp gidiyor. Sanki hayvanat bahçesi...Öyle içine dokunuyor ki bu manzara gencecik anne adayı Türkan’ın. Unutamıyor. İsyan ediyor... bir hastaya dokunmadan nasıl şifa verebilir diye... Kitap okuyor, araştırıyor. Öğreniyor ki bu hastalığın tedavisi var. Öyle dokunarak da bulaşmıyor. Toplumun bir bireyi olarak “suçluluk” duyuyor, bizim bugünlerde farklı konularda duyduğumuz gibi...Ama boş tepkilerle vakit harcamıyor. Gidiyor, uzmanlık olarak Deri ve Zührevi Hastalıkları seçiyor ki onlara çare olabilsin.
CÜZZAMLILARA ELİYLE İLK DOKUNAN O
("Hastalarınıza dokunun ve ona sevginizi verin. Başka türlü iyileştiremezsiniz")
TÜRKAN SAYLAN
“Amaaan, ne yapalım, bu düzen böyle...” deyip, oturmayan, sızlanmayan bir kadın. Asistanlığında mesela, bir bakıyor ki gece nöbetlerinde hiçbir hastaya yardımcı olamıyor. Çünkü tansiyon aleti bozuk, derece yok, enjektör yok. Ama o pes etmiyor. Tutup yönetime bir dilekçe yazıyor. “Bu şartlar altında hekimlik yapıp şifa veremem. Ya bunları tamamlayın, ya da ben nöbet tutmayacağım” diye. Arkadaşları diyor ki, “kızım sen deli misin, atarlar seni.” Ama ne oluyor biliyor musunuz? Bir hafta sonraki nöbeti geldiğinde bakıyor ki, üstünde adı yazılı bir dolap konulmuş odaya. İçinde istediği her şey var. Ceza almadığı gibi, şifa dağıtabileceği ortam sağlanmış.
Bu ülkede cüzzamlılara “eliyle” ilk dokunan, yaralarını ilk saran o. Hem sadece tıp boyutunda da bakmıyor olaya. Onları toplumun dışına iten zihniyet ile de savaşıyor. Hayatın içine dahil etmeye çalışıyor cüzzam hastalarını. Sokaklarda dilenen cüzzamlıları birer birer toplayıp yaralarını sarıp iyileştirmeye çalışıyor.
Bir ufacık saptama yapayım hemen. Bu arada boşanmış, eşi oğullarını bir süre göstermemiş. Sonra kıt kanaat geliriyle zor bela bir ev açmış, oğullarını yanına almış. Önce Cüzzamla Savaş Derneği’ni kuruyor. O korku filmi gibi pavyonları daha ulaşılır, yaşanır bir hale getiriyor. Sonra en büyük hayalini gerçekleştiriyor, “Lepra Hastanesi”. Yıl 1977...
Orada çalışacak gönüllü doktor ve hemşire bulmak bile iş. Ama öyle şahane hekimler yetişiyor ki o hastanede, sonradan çok değerli isimler olarak tıp literatürüne geçiyor hepsi. Sadece hastane de değil, sosyal bir merkez oluyor Lepra Hastanesi. Mesela cüzzamlıların ayakları deforme olurmuş, özel ayakkabı giymeleri gerekirmiş. Ayakkabı Atölyesi kuruyor hastanenin içine. Atölyede çalışanlar yine cüzzamlılar. Bu arada para yok. “Parasızlık imkansızlık değildir, bahanedir” diyor Türkan Saylan. Almanya’dan bağışlanan bir dikiş makinesiyle nevresim diktiriyor hastalarına... Bunları satıp gelir elde ediyorlar.
KIZ ÇOCUKLARINI OKUTABİLMEK IÇİN MÜCADELE ETTİ
Umutsuzluğa hiç yer vermemiş hayatında Türkan Hoca. “Ömür boyu kendimi hep sıfırdan başlamaya hazır hissetmişimdir” diyor. Hayatta en sevdiği şey mesleği, ama “Bir gün elimden diplomam alınsa, gider yenisini alırım” diyecek kadar manen de bağımsız. Hepimiz onu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile bu ülkenin kız çocuklarını okutabilmek için verdiği o onurlu mücadele ile tanırız. Hayatını bir zamanların korkulu rüyası olan cüzzamı kökünden kazımaya ve okutulmayan kız ya da erkek çocuklarının laik, çağdaş eğitimine adayan Prof. Dr. Türkan Saylan Anadolu’yu karış karış gezerek Kardelen adını verdiği kız çocuklarının hüzünlerini, acılarını ve kara yazgılarını değiştirdiği süreci, hüzünlerini, acılarını ve kara yazgılarını değiştirdiği süreci, duygu ırmağına dönüştürdü.
Kurucusu olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin yaptığı birçok çalışma sayesinde, aileleri tarafından küçük yaşta evlenmeye zorlanan kız çocuklarını pamuk, fındık ya da çay toplamak yerine, derneğin verdiği burslar sayesinde eğitime yönlendirdi.
Comments
Post a Comment